Kurtuluş Savaşı-Sakarya


SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
(23 Ağustos - 13 Eylül 1921)
Eskişehir Muharebesinden sonra Türk Ordusunun, 100. Km.lik bir sahayı Yunana terkederek Sakarya Nehri doğusuna çekilmesi halk arasında üzüntüye, güvensizliğe Meclis'te de çok sert tartışmalara yol açtı. Meclis, felaketine giden durumun önlenebilmesi için meclis yetkileri de üzerinde olmak üzere Mustafa Kemâl'i Başkomutan olarak görevlendirdi (5 Ağustos 1921). Başkomutan, çıkardığı! emirlerle memleket kaynaklarının önemli bir kısmının Sakarya Cephesine akmasını sağladı. 12 Ağustos 1921'de Batı Cephesine giderek düşmanın muhtemel hareketleri hakkında incelemeler yaptı.
13 Ağustosta ileri harekâta geçen Yunan Ordusu 23 Ağustostan itibaren siklet merkezi Sakarya mevziinin güney kanadına yönelmiş olarak ve kuşatıcı biri tertiple taarruza geçti. Yaklaşık olarak 100 Km.lik bir cephede başlayan bul kanlı boğuşma, tarihin önemli meydan muharebelerindendi. Düşmanın üstün kuvvet ve silâhlarla yaptığı taarruzlarda Sakarya mevziinde yer yer çekilmeler oluyordu. Türk kuvvetleri kuşatmayı karşılamak için mevziin sol kanadını doğuya doğru kırmış ve uzatmıştı. Muharebeler o kadar kanlı oluyordu ki bazı alaylar mevcutlarının büyük kısmını ve bütün subaylarını kaybediyordu. İşte bu sıralarda Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa Batı Cephesi birliklerine tarihe malolan şu meşhur emrini yayınladı: "Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terkolunamaz." Gerçekten de geri çekilmek zorunda kalan bir birlik, ilk tutunabildiği yerde duruyor, yeniden boğuşuyor ve mevzii savunmak çabası içinde son nefesini veriyordu. Açılan her gediği kapatmak için 70 kilometreyi bulan cebri yürüyüşlerle, birlik kaydırmaları yapılıyor, her gelen birlik ertesi sabah çelikten bir kale halinde düşman karşısına çıkıyor, vuruşuyor, şehit oluyor, fakat vatan savunuluyordu.
Düşman, Türk kuvvetlerini 23-30 Ağustos günleri arasında bütün zorlamasına rağmen kuşatıp imha edemeyince kuvvetlerinin büyük kısmıyla Türk cephesini merkezden Haymana istikametinde yarmak istedi. 6 Eylül’e kadar da bunun için uğraştı. Fakat bu sefer de düşman bedenden bir Türk Duvarına çarpmıştı. Bunda da muvaffak olamadı. Ondan sonra bulunduğu hatlarda savunarak kalmaya karar verdi. Ancak Türkün Başkomutanı 10 Eylül'de başlattığı genel karşı taarruzla buna da mani oldu. Yunan için yapılacak tek şey kalmıştı. Kaçmak, o da öyle yaptı. 13 Eylüle kadar Sakarya Nehri'nin doğusunda tek Yunan askeri kalmadı. Bu arada panik halinde kaçan pek çok Yunan askeri Sakarya'da boğuldu. Böylece 22 gün süren Sakarya Meydan Muharebesi Türk'ün Zaferi ile sonuçlandı.

Tarihte en uzun süren meydan muharebesi olan Sakarya Meydan Muharebesinde Türk'ün Yunana göre iki üstünlüğü vardı:
  • Vatanı için ölmesini bilen subaylar ve erler,
  • Başkomutan.
Sakarya'dan mağluben çekilen düşman Eskişehir-Afyon doğusu hattına kadar çekilerek burada savunma için yerleşmeye başladı.
Yunan kuvvetlerinin arkasından, bütün kuvvetlerle şiddetli bir takip yapılmasına o günün şartları, sayıca dengesizlik, cephanenin bitmiş olması, iaşe ikmali güçlüğü, yorgunluk ve yıpranma engel olmuştu.
Düşman başlangıçta 5 nci Süvari Grubu ile takip edilmiş ve asıl kuvvetlerle 20 Eylülde ancak takibe başlanabilmiştir.
Türk ordusu bu muharebeler sonunda şehit ve yaralı olmak üzere toplam 26.000 zayiat vermiştir. Birlik mevcutlarına göre er zayiat oranı % 35-40, subay zayiat oranı ise % 70-80 arasında olmuştu. Bu nedenle Sakarya Muharebesine, Subay Muharebesi adı verilmişti. Atatürk'te bu muharebe için "Sakarya Melhamei Kübrası" yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Öte yandan Yunanlılar 16.000'i ölü olmak üzere toplam 46.000 zayiat vermişlerdir.
Sakarya Muharebesini sivil bir Başkomutan olarak yöneten Mustafa Kemal'e muharebe sonunda Gazilik unvanı ile Müşir (Mareşal) rütbesi verildi (19 Eylül 1921).
Bu zaferin askeri sonuçlan kadar siyasi sonuçlan da büyük oldu. Zaferden hemen sonra 20 Ekim 1921'de Türk-Fransız Ankara Antlaşması, 13 Ekim 1921 günü Türk-Sovyet Kars Antlaşması imzalandı.
Bu iki antlaşma ile; Doğu ve Güney Cephelerindeki muharebeler kesin olarak sona erdirilmiş ve bu güne kadar üç askeri cephede savaşmak zorunda olan Türk Milleti ve Ordusu, sadece Yunan Cephesi ile savaşmak imkânını elde etmiştir.
Ayrıca 22 Ekim 1921'de İngiltere ile esirlerin serbest bırakılması antlaşması yapılmıştır.
Böylece Ankara Hükümeti, halen ülkeyi işgal altında tutan galip İtilâf devletleriyle siyasi anlaşmalar yaparak Sevr Antlaşmasını fiilen yırtmış oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder