ASLIHANLAR VE DUMLUPINAR MUHAREBESİ (8-15 Nisan 1921)
Türk Genelkurmay Başkanlığı İkinci İnönü Zaferinden sonra aynı devrede Afyon'a taarruz etmiş olan Yunan kuvvetlerine de kuzeyden bir darbe vurmak istedi. Bu maksatla bu taarruzu yapacak olan Güney Cephesi Komutanı emrine, kendi birliklerinden başka, Batı Cephesinden de üç tümen verildi.
Güney Cephesi Komutanı 6 Nisan gecesi düşmanın Afyon'u tahliye ederek batıya doğru çekilmekte olduğu haberini aldı ve yalnız 4 ve 11 nci piyade tümenleri ile Dumlupınar istikametinde ileri harekete geçti. İki süvari tümenini de İslâm köyüne düşmanın daha gerilerine yolladı. İlerleyen piyade tümenlerimiz Aslıhanlar'da bazı düşman kuvvetlerine rastladılar ve bunlara hemen taarruz ettiler. Bu düşman kuvvetleri, kendi büyük kısımlarının Dumlupınar'a çekilmesini himaye ediyorlardı. 8 Nisandan, 11 Nisana kadar burada şiddetli bir muharebe oldu. Bu muharebeye diğer üç tümenimiz de yetişerek girdi. İslâm köyüne giden iki süvari tümenimiz Uşak'tan Dumlupınar'a doğru yürüyüş yapan düşman piyade tümeninin taarruzu karşısında Aslıhanlar'daki kuvvetlerimizin sağ yanına çekildiler. 11 Nisanda Aslıhanlar'daki düşman kuvvetleri taarruzumuz karşısında Dumlupınar'daki asıl savunma mevziine çekildiler.
Güney Cephesi Komutanı Dumlupınar mevziinede kat'i neticeli bir kaç taarruz yaptı ise de başarılı olamadı ve birliklerimiz çok fazla zayiata uğradı. Ve tekrar taarruz yapmaktan vazgeçildi.
KÜTAHYA ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ (8-21 Temmuz 1921)
Yunanlılar; Ankara genel doğrultusunda ilerleyerek Anadolu'da işgallerine karşı koyan Türk kuvvetlerinin mukavemetini kırmak; Ankara'yı ele geçirerek, Sevr andlaşması hükümlerinin daha ağır şekilde uygulanmasını sağlamak; Türkleri Anadolu'dan çıkarıp, tarihi Bizans İmparatorluğunu yeniden ihya etmek ve MEGALO-İDEA'yı gerçekleştirmek düşünceleriyle, İngilizlerin de politik ve ekonomik desteğini sağlayarak tekrar taarruza karar verdi. Böylece İkinci İnönü Muharebesi'nin de acısını çıkarmış olacaklardı.
Yunanlılar yaptıkları seferberlikle Anadolu'daki kuvvetlerini 11 tümene çıkardılar. Bu suretle muharip kuvveti 96.000 tüfek, 10000 makinalı tüfek ve 350 topa yükseldi. Bunun karşısındaki Türk Ordusu ise yalnız 55.000 tüfek, 416 makineli tüfek ve 162 top idi.
Yunanlılar, İnönü-Kütahya-Döger mevziini tutmuş olan Türk kuvvetlerini güney kanattan kuşatmak üzere harekâta başladılar. Böylece, Yunan asıl taarruz kolu Seyitgazi istikametinde ilerleyerek Türk asıl kuvvetlerinin gerisine düşmek suretiyle, elverişsiz bir durumda kuvvetlerimizi muharebeye zorlamak ve kuşatmak amacını gütmüştü.
Yunan 3 ncü Kolordusunun, Bursa-Tavşanlı-Kütahya istikametindeki ileri hareketi 8 Temmuz 1921'de başladı. 1 nci ve 2 nci Kolorduların Kütahya-Nasuhçal mevzilerimize yönelttiği kesin sonuçlu taarruz ise, 14-18 Temmuz 1921 günleri pek şiddetli olmuştur. Döğer ve Çekürler kesimindeki muharebelerde Yunanlıların üstünlüğü açık olarak belli olunca, bu kesimde kesin sonuçlu muharebenin sürdürülmesi uygun bulunmayarak mevzii muharebeler verilmek suretiyle düşmanın oyalanmasına ve kayıplar verdirilmesine çalışılmıştı.
Yunanlıların Döğer civarında Seyitgazi istikametine, sol yan ve gerilerimize yönelttiği şiddetli ve sürekli taarruzlar, yapılan karşı taarruzlarla durduruldu.
Bu sırada cephe durumu ile yakından ilgilenen Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemâl, Ankara'dan hareketle 18 Temmuz'da Batı Cephesi karargâhına İsmet Paşa'nın yanına geldi. Burada durumu yakından inceledikten ve Batı Cephesi birliklerini Eskişehir ve güneyinde topladıktan sonra; "Birliklerin takviyesi, tensiki ve düzenlenmesi için, düşman ordusu ile araya mümkün olduğu kadar büyük bir mesafe konması, bunun için Sakarya doğusuna çekilmenin uygun olacağı" direktifini verdi. Böylece - Batı Cephesi birlikleri, 18 Temmuz 1921 akşamı Eskişehir doğu-su-Seyitgazi hattına çekildi. Bu çekilişte, düşmanın takipte gösterdiği yavaşlık ve duraksama bütün birliklerimizin zayiat vermeden çekilmesini sağladı. Kütahya Muharebesi adı verilen bu muharebeler bu suretle sona erdi.
Düşman ileri hareketine devam ederek 20/21 Temmuz'da bütün cephede birliklerimizle temasa geldi. 20 Temmuz akşam durumuna göre iki Yunan tümeni kuzeye ilerleyerek Eskişehir ve güneyi kesimine yanaşmış, böylece, Eskişehir bölgesinde kuzeydekilerle birlikte beş tümen toplanmış bulunuyordu. Bu duruma göre düşman cephesinin orta kesiminde bir boşluk meydana gelmiş ve bizim için pek uygun bir durum hasıl olmuştu. Bu durumdan faydalanılarak Eskişehir bölgesinde toplanmış bulunan beş tümenlik düşman kuvvetine bir taarruz yapılması mümkün ve pek uygun olacaktı. Cephe Komutanlığınca toplanan dokuz tümenle Eskişehir istikametinde düşünülen bu taarruz 21 Temmuz'da yapıldı.
Taarruz, ilk saatlerde başarılı olmuşsa da, baskına uğramanın verdiği şaşkınlıktan sıyrılan düşman toparlanarak Türk taarruzunu durdurdu. Akşama kadar süren muharebelerde Batı Cephesi birlikleri birçok dalgalanmalardan sonra mevzilerini elde tutabildiler. Ancak, güney kanat açığından ilerleyen bir Yunan kuvvetinin cephenin yan ve gerilerine etkili olması, aynı zamanda merkezdeki birliklerle güneydeki birlikler arasındaki boşluğa doğru diğer bir düşman kuvvetinin ilerlemesi üzerine, meydana gelen bu tehlikeli durum karşısında geri çekilmek zorunda kalındı.
Bunun üzerine, Batı Cephesi Komutanının Genelkurmay Başkanlığına yaptığı çekilme hakkındaki önerisi uygun görüldü. Düşman karşısında yeteri kadar örtme ve emniyet birlikleri bırakılarak, Batı Cephesi asıl birlikleri ile Sakarya doğusuna alındı. Böylece Yunan ordusu ile aradaki mesafe büyük Ölçüde açıla rak zaman kazanıldı. Bu zaman içinde düzenlenmek, orduyu yeniden takviye ve tensik etmek için olanak sağlanacaktı.
21 Temmuz 1921'de başlayan Eskişehir Muharebesi Batı Cephesi birliklerinin Sakarya gerisine çekilmesi ile (25 TEMMUZ 1921) sona erdi.
Bu muharebeler sonunda Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar gibi büyük ve stratejik önemi bulunan şehirler elden çıktı.
Ancak Yunanlılar, bu kez de iki kat silâh üstünlüklerine rağmen, Türk Ordusunu kesin sonuçlu bir meydan muharebesine zorlayıp yenememişler ve isteklerine boyun eğdirememişlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder