Savunma Tertipleri
Çıkartma bölgesinin saptanmasındaki kararsızlık, ordu komutanlığım tümenlerini dağıtmak zorunda bırakmıştı. Kıyı bölgelerinde hafif öncü kuvvetleri bırakılmış ve tümenlerin ağır kuvvetleri arka taraflarda toplu bir durumda bulundurulmuştu. Bu kuvvetlerin bir çıkartma halinde çıkartma yerine yetişerek, düşmanı bir karşı saldırıyla denize dökmesi ilkesi kabul edilmişti.
Sözü edilen savunma tertipleri dört hafta gibi kısa bir zamanda alınmıştı. Ne var ki, savunmanın nesnel yönü tamamlanmamıştı. Savaşın başlangıcından bu yana topçu cephanesi sıkıntısı çekilmekteydi. Cephanenin istanbul'dan tedarikine olasılık bulunmadığından Almanya'dan getirilmesine kalkışıldı. Savunma araç ve gereçleri de pek azdı. Şahıslara ait tahta ve tellere el konuldu. Düşmanın çıkabileceği yerlere tel örgüler gerildi. Çok dağınık bulunan kuvvetlerin sırasında bir yerden diğer bir yere kolayca ulaşabilmesi için zamanın el verdiği ölçüde yol yapıldı. Çünkü yarımadada patika ve keçi yollarından başkaca faydalanılacak yol yoktu. Ordunun emrinde gözetleme görevini yerine getirecek tek uçak bulunmamaktaydı.
Savunma tertiplerinin araç ve gereç eksikliğini tamamlamak, Türk askerinin moral gücüne düşüyordu. Ordunun komuta ve subay kadrosu genç, bilgili ve imanlıydı. Daha sonraları Bağımsızlık Savaşı'nda da büyük görevlerde bulunacak olan tümen ve tugay komutanlarından Kemalettin Sami (Paşa) 31, izzettin (Çalışlar Paşa) 33, Refet (Bele, Paşa) 34, Fevzi (Çakmak, Paşa) 39 yaşlarındaydılar. Tarihe Anafartalar Kahramanı olarak adı geçecek olan 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal (Paşa) 34 yaşındaydı492. Bu genç komutanların içinde Harp Okulu mezunu olmayan yoktu. Çoğu kurmay idiler ve en az bir yabancı dil bilmekteydiler. Askerlerin komutanlarına tam bir güveni vardı. Güçlü bir düşmanla savaşacaklarından gururluydular. Savaşın yurt ve ulus için önemini de kavramış bulunuyorlardı. Çanakkale Savaşı ile bir imparatorluğun savaşlar zinciri kopmuş ve yurt savunması devri açılmış oluyordu.
"Savunma tertiplerinde de doldurulamayacak tek boşluk düşman saldırısının yapılacağı günün kestirilememesindeydi. Haber alma servisimiz fena işlemekteydi. Düşmanın hareketlerini ancak vakit geçtikten sonra öğreniyorduk. Nitekim düşman Mısır' dan gelirken biz girmekte olduğu haberini almıştık. Çıkartma için Boğaz önüne geldiğinde ise Mısır'a vardığının haberini almıştık. Dolayısıyla 24 Nisan'da bir saldırı olacağını da hiç beklemiyorduk".
Düşman Saldırı Kolları
Uzlaşma devletleri arasında Çanakkale'ye ikinci bir saldırı üzerinde tam bir anlaşmaya varılmıştı. Fakat bu saldırıda orduyla donanma arasındaki işbirliği konusunda kesin bir anlaşmaya varmak kolay olmadı. Amiral de Robeck başlangıçta filonun tek başına Boğazı geçmeye girişebileceğini Londra'ya bildirdiği halde, sonradan fikrini değiştirmişti. Bataryaların filonun ateşi ile susturulamayacağını öne sürerek, bunların kara kuvvetleri tarafından tahrip edilmedikçe Boğazı geçemeyeceğini belirtmişti. Amiralin bu düşüncesi bir uçak aracılığıyla yapılan keşif sonucuyla desteklenmişti. 18 Mart'tan önce ve sonra Boğazın kapısındaki Hamidiye Tabyası günlerce bombardıman edilmişti. O kadar ki, askeri mantık yönünden taş üstünde taş kalmaması ve hiçbir canlının orada barınamaması gerekirdi. Oysaki keşif sonucunda çok az bir zarar görülmüş olduğu ve toplardan yalnız bir tekinin tahrip edildiği anlaşılmıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Hamilton Gelibolu Yarımadası'nı istila edip, İstanbul üzerine yürümek sorumluluğunu kabul etmekteydi. Ne var ki, bu işte donanmanın yardımcısı olarak ikinci planda kalmış olmak istemiyordu. Çıkartmanın ve savaşın yönetimi kara kuvvetlerine ait olmalı ve donanma kendisine bu girişimde yardımcı olmalıydı. Nitekim öyle de oldu.
Çanakkale üzerine saldırı için hazırlanıp General Hamilton' un komutasına verilmiş olan birlikler şöyle kümelenmişti494:
1. Deniz Tümeni: Mevcudu 10.000 kişi, General Paris komutasında,
2. 29. Yaya Tümeni: Mevcudu 18.000 kişi, General H. Neston komutasında,
3. Anzak Kolordusu: Mevcudu 35.000 kişi, General Birdwood komutasında,
4. Fransız Tümeni: Mevcudu 17.000 kişi, General Amode komutasında.
1. Deniz Tümeni: Mevcudu 10.000 kişi, General Paris komutasında,
2. 29. Yaya Tümeni: Mevcudu 18.000 kişi, General H. Neston komutasında,
3. Anzak Kolordusu: Mevcudu 35.000 kişi, General Birdwood komutasında,
4. Fransız Tümeni: Mevcudu 17.000 kişi, General Amode komutasında.
Bu kuvvetlerin tümü 80.000 kadardı. Toplarının sayısı da 150' ye ulaşmaktaydı. Ayrıca Rusların da Karadeniz Boğazı yönünden 47.000 kişilik bir kuvvet ve 120 top ile saldırıya geçeceği hesaplanmıştı495 (Ne var ki Ruslar böyle bir saldırıya girişmemişlerdir). Taşıt gemilerinin sayısı 108'i buluyordu. Amiral de Robeck komutasındaki donanmaya gelince, İngiliz kuvveti olarak 15 zırhlı, 9 kruvazör, 30 kontr torpito, 33 mayın tarama gemisi ve 8 şallopeden ibaretti. Fransız deniz kuvvetleri de 5 savaş gemisi ile 2 kontr torpito, Rus kuvvetleriyse 1 kruvazörden ibaretti.
Saldırı Kuvvetlerinin Değeri
Kara Kuvvetlerinin değeri ile ilgili olarak bir gözlemci şöyle demektedir: "Ordumuz gelişigüzel toplanmış bir insan kümesi değildir. Kuruluş bakımından gerçekten şahane vasfına layıktır. Ve ancak İngiltere İmparatorluğu'dur ki, dünyanın her bir köşesinden böyle bir kuvvet çıkarabilir. Eski devirlerde hiçbir memleket yoktur ki, savaş alanına Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar ve Tasmanyalılardan oluşmuş düzgün bir askeri kuvvet gönderebilmiş olsun. Sözü geçen erler, mevcut yapısı yönünden bu ana kadar dünyada görmüş olduğum askerlerin en seçkinidir. Dev yapılı... bir pehlivan gibi gürbüz ve cüsselidirler. Bu son Haçlı Savaşı için buraya getirilmiş olan bu asker kümesi gerçekten aynı cinsten değildi. Yukarıda söylediğim çıkışlı askerlerden başka Hintliler, Fransızlar, Kuzey Afrikalılar, Senegalliler ve sömürgelerden gelmiş olanlar da vardı496." Yazar savaş gemileri üzerine de ayrıntılı bilgiler verdikten sonra şöyle demektedir: "Bu çeşitli cinsten çok sayıda gemiden kurulmuş bir filodur. Dünyanın her bir köşesinden Gelibolu Yarımadası ile İstanbul'a Haçlıları taşımak üzere buraya toplanmış olan taşıt gemilerine ne demeli!."
Saldırı kuvvetleri Çanakkale Savaşlarına hazırlanmak üzere Mısır'da ve Kıbrıs'ta özel eğitim görmüşlerdi. Ayrıca moralman desteklenmelerine de önem verilmişti. Kendilerinde Türklerin insanlıktan nasibi bulunmadığı, barbar oldukları duygusu kökleştirilmek istenmişti. Yapacakları savaşın Türklere karşı II. yüzyıl sonunda başlamış olan Haçlı seferleri silsilesinin son halkası olduğu, bu savaşta Viyana'dan Kudüs'e kadar uzanan alanda yüzyıllar boyunca öldürülmüş olan Hıristiyanların intikamının alınacağı düşüncesi de telkin edilmişti.
Amaç ve Plan
Bu suretle yetiştirilmiş olan kara ve deniz kuvvetlerinin başlıca amacı her şeyden önce Gelibolu Yarımadası'na egemen olmaktı. Bu suretle İstanbul yolu açılmış olacak ve açılınca da filo Boğazı geçecek ve İstanbul üzerine seyredecekti. Ordunun bir kısmı Gelibolu Yarımadası'nı elinde tutmakta devam ederek, filonun arkasından çelik kapıların kapanmasına engel olacak ve lağım döşenmesine meydan vermeyecekti. Diğer kısmı İstanbul üzerine yürüyecekti. Ordu ile donanmanın ortak hareket planı bu yön göz önünde tutularak hazırlanmıştı.
Karaya Çıkartma Planı
Çıkartma planı güçlükle hazırlanmıştı. General Hamilton daha Londra'dan Çanakkale'ye hareketi esnasında kötümserliğe kapılmıştı. 18 Mart trajedisini gördükten sonra bu kötümserliği artmıştı. Planına son şeklini vermeden önce düşüncelerini öğrenmek istediği tümen komutanları da çıkartma konusunda cesaret kırıcı fikirler öne sürmüşlerdi. Filonun yüksek subayları arasında da bu olumsuz düşüncede olanlar vardı. Fakat Harbiye ve Bahriye nazırları çıkartma konusunda olumsuz söz dinlemek istemiyorlardı. Planın hazırlanışı sırasında kötümserlik ortadan kalktı veya kalkmış göründü. Sonunda ayrıntıları karmaşık olmakla beraber temeli sade olan şu plan meydana geldi:
Çıkartmada donanma ile ilişki kurmak esası kabul edildiğinden Hamilton, üç çıkartma yeri seçmişti. Bu yerlerden her birine yapılacak çıkartma, donanma kümeleri tarafından korunacaktı. Birinci çıkartma yeri Seddülbahir'di. 29. Tümen buraya çıkarılacaktı, ikinci çıkartma yeri, Kabatepe'nin kuzeyi idi. Buraya Anzak Birlikleri çıkarılacaktı. Bu çıkartmalarda geliştirilecek hareketlerde iki hedef gözetiliyordu. Birincisi Seddülbahir ile Kabatepe arasındaki Türk kuvvetlerinin kuşatılıp savaş dışı bırakılmasıydı. ikincisi de Boğazda Kilitbahire kadar ilerleyip filoya Boğazı açmaktı. Üçüncü çıkartma yeri Anadolu kıyısında Kumkale idi. Fransız birliklerinin çıkartılacağı bu yerdeki savaştan kesin bir sonuç beklenmemekteydi. Bu daha çok Türkleri şaşırtmak için özellikle Anadolu yakasından Rumeli yakasına kuvvet çekmelerini önlemek amacıyla düşünülmüştü.
Planın başarısını gölgelendirecek çeşitli engeller mevcuttu. Çıkartma komutanlığının Gelibolu Yarımadasındaki Türk kuvvetleri ve savunma tertipleri üzerine sağlam bilgisi yoktu. Yarımadanın doğal engebelerini gösteren ayrıntılı haritalar da mevcut değildi. Çıkartma yapılacak arazide yol ve su durumu da bilinmiyordu. General Hamilton ve yardımcıları çıkartmanın baskın biçiminde yapılabileceğinden de ümit kesmişlerdi. Hamilton her ne kadar çıkartmanın geceyarısmdan sonra başlamasını istemişse de Donanma Yüksek Komuta Heyeti, plajların iyi bilinmemesinden ötürü çıkartmanın şafakla başlamasını daha elverişli görmüştü. Ordu ve donanma da bu plana göre hazırlanacak, çıkartma ve saldırının ilk 24 saatinde olumlu veya olumsuz sonuç kendini gösterecekti.
Çıkartma
23 Nisan akşamı Mondros'ta toplanmış olan çıkartma filosu Boğaz doğrultusunda harekete geçti. Bir İngiliz gözlemcisine göre "... Gemiler o kadar çoktu ki kuvvetli bir dürbün ile saymaktan bile insan yorulurdu. Diğer savaş alanlarından alınıp buraya toplanan bütün gemiler, bir tek amaç için toplanmıştı. Bu amaç belki de Hıristiyanlık aleminin Osmanlı Türklerine karşı yapabileceği son Haçlı seferleriydi498." Gemiler, gece yarısı sularında çıkartma bölgelerinin karşısına gelmişlerdi. 25 Nisan sabahı saat 4:20'de çıkartma başladı. 4:25'te ilk tüfek sesi Türklerin doğrultusundan geldi. Çanakkale kara savaşları başlamıştı. Çıkartma yapılacak bölgeler şöyleydi:
1. Boğazın Anadolu kıyısında Kumkale dolaylarında Fransız çıkartması.
2. Gelibolu Yarımadası'nın batı kıyısında Arıburnu bölgesinde Anzak kuvvetleri çıkartması.
3. Yarımada'nın güneyinde Seddülbahir bölgesinde İngiliz çıkartması.
Çıkartmanın başlangıcında General Hamilton'un şu bildirisi askerlere okunmuştu:
"Fransız ve İngiliz Askerleri:Modern tarihte örneği bulunmayan bir olay başlangıcındayız. Düşmanlarımızın alınmaz diye duyurdukları mevziler karşısında denizci arkadaşlarımızın yardımı ile çıkartma yapmamız gerekiyor. Tanrının ve donanmanın yardımıyla çıkartma başarıyla sonuçlanacak, mevziler saldırı ile alınacak ve savaşın mutlu sonucuna doğru bir adım daha atılmış olunacaktır. Bütün dünya başarılarımızı izleyecektir. Kazanmak üzere memur edildiğimiz büyük savaşlar için ehliyetimizin delilini göstermemiz söz konusudur."
Kumkale Çıkartması
Bu çıkartma Hamilton'un planında önceden de işaret edildiği gibi kesin bir sonuçla yapılmıyordu. Amaç, Türk Savunma Komutanlığı'nı ana çıkartma bölgesi hakkında şaşırtmak ve Türk kuvvetlerini dağınık tutmaktan ibaretti. Bu maksatla ve savaş gemilerinin şiddetli koruma ateşleri gölgesinde Fransız birliği Kumkale'nin kuzeyinde karaya çıkarıldı500. Çıkarılan birlikler 4 tabur yaya, biraz topçu ile yardımcı sınıf askerlerinden kurulmuştu. Fransız birliğine karşı 3. Tümen Komutanlığınca hazırlanıp yönetilen bir gece saldırısıysa onları başarısızlığa sürükledi. 26 Nisan sabahı yapılan gündüz saldırısı da Fransız birliğini çok sarstı. Ancak savaş gemilerinin yardımı ile teslim olmaktan kurtuldu. Aynı günün akşamı, gece karanlığından faydalanan Fransızlar, işgal etmiş oldukları bölgeden çekildiler. Çok kısa sürmesine rağmen Kum-kale Savaşı iki tarafa da pahalıya mal oldu. Türkler 1700'den, Fransızlar ise 200'den fazla kayıp verdiler. Kumkale zaferinden sağlanan kazanç, Anadolu yakasındaki Türk kuvvetlerinin serbest kalması ve bir bölümünün de Gelibolu'ya taşınması olanağının doğmuş olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder