NAZIM ŞEKİLLERİNİN TİPOLOJİSİ

DİVAN ŞİİRİNİ KURAN NAZIM ŞEKİLLERİNİN TİPOLOJİSİ 
Divan şiirinin repertuvarındaki yirmi nazım şekli asırlar boyunca her şairin uydulu hazır çerçeveleri teşkil et­miştir. Geleneğin belirlediği bu nazım şekilleri dışında şairin daha başka tanı­dıkları olmamıştır. Her şair kendi başı­na şekil arayışlarına gitmeden edebî kül­türünün teşekkülünün başından itiba­ren beraber öğrenmiş bulunduğu bu ha­zır çerçeveler ile yetinir.
Bu nazım şekillerinin bazıları her ko­nunun rastgele işleneceği içi boş çerçe­veler durumunda gözükmez. Nazariyat bu hususta sınırlamalar getirmemişse de bunların kullanılış sahaları bakımın­dan etraflarında teşekkül etmiş itiyat­lar vardır. Klasik Fars edebiyatının en eski şairlerinden bu yana bazı nazım şe­killerinin belirli konularda kullanılması bir görenek ve alışkanlık yaratmıştır. Bü­yük üstatların, daha önce gelmiş şairle­rin eserlerinden böyle bir edebî terbiye alındığından, belirli nazım şekillerinin belirli konu ve sahalarda kullanılacağı gibi bir kaide bulunmasa da görenekten gelen bazı tercihler kendini daima his­settirmiştir.
Divan şiirinin dışına çıkılamaz, yerleri­ne başkaları alınamaz nazım şekilleri, çerçeveleri küçükten büyüğe doğru bü­yüyen bir silsile teşkil eder. Bu edebiyat­ta müstakil mısra ve beyitler de bir birim-şekil değerini taşımakla beraber di­van şiirinin en küçük nazım şekillerini iki beyitlik manzumeler meydana getirir. Kıta, nazım ve rubâî dört mısralık çerçeveleriyle nazım şekillerinin ilk basa­maklarıdır. Bunlardan sonraki kademe­de gazel gelir. Hacimce daha büyük na­zım şekillerine basamak olan gazel, derli toplu yapısı ile lirik şiir için ideal bir şekil olmuştur. Gazel kendi içinden çık­tığından kafiye yapısı onunla aynı olan kaside ile divan şiiri geniş şekillerinden birine yükselir. Aynı kafiye yapısını bendlere bölünmüş olarak sürdüren terci'-i bend ve terkib-i bendde büyük orkestrasyonlu iki nazım sekline varılır. Kafiyenin beyte tâbi olduğu bu şekillerin yanında kıta esasına dayanan musammatlar ay­rı bir grubu temsil eder. Bunlar hacim­ce gazellerden daha geniş, kaside ile ter­ci'-i bend ve terkib-i bende nazaran ise daha sınırlıdır. Bu grupta kafiye beyte değil mısraa tâbidir. Musammatların kı­talarında hacim ölçüsü de beyit yerine mısra sayısına göredir. Bütün bu sabit şekillerden başka bir de hacim itibariy­le bu iki gruba sokulamayacak mesnevi şekli vardır. Her beyti, öbür beyitlerin­den müstakil olarak kendi içinde kapa­lı bir daire teşkil eden kafiye yapısı ile mesnevi şekli diğer nazım şekillerinin kafiye yapısı dışında kalır. İki beyitten başlamak şartıyla binlerce beyte kadar yükselebilen mesnevide belli bir hacim sınırı da yoktur.
Hepsini geleneğin getirdiği bu nazım şekillerinin teşkil ettiği yelpaze içinde gazel ve kaside divan şiirinde daima en önde yer tutmuş, öteki şekillerden hiç­biri hiçbir devirde bu ikisini gölgede bırakamamıştır. Tercihler en başta bu iki­sine olmuş, ötekiler kapasite ve imkân durumları yönünden onların derecesine ulaşamamıştır. Ancak divan şairi bu yelpazedekilerden sadece bazılarını seçip ötekileri tamamıyla bir tarafa bırakmak gibi bir tutum da göstermemiştir. Bir mecburiyet olmamakla beraber tercih­te ağırlık bazılarında olmak üzere mev­cudun hepsinde kalem oynatmak divan şairi için bir idealdir. Mürettep bir diva­na ulaşmak gayretinde olan her divan şairi bunların hepsinin hakkını vermek, sayısı az da olsa bunların her birinden divanında bir örnek bulundurmak ister. Her şair mevcut nazım şekillerinin hep­sine hâkim olamamış, bazısında gösterdiği başarıyı diğerinde aynı ölçüde orta­ya koyamamıştır. Kimisi gazelde ün sal­mış, kimisi kasideleriyle göz kamaştır­mış, biri terkib-i bend vadisinde nam yap­mış, bir diğeri rubâî üstadı sayılmıştır. Fakat has şairler bunlardan hangisini ele almış olurlarsa olsunlar, onlarda or­taya koydukları bir seviye vardır.
Bütün divan şairlerinde mevcudun için­dekiler karşısında seçim ve tercihler da­ima kendini hissettirir. Her nazım şek­linin divan şiirinde ayrı bir yeri, teknik taraflarını aşan estetik yönleri bulunmaktadır. Divan şiirini kuran bu nazım şekilleri burada, teknik ayrıntılar ansik­lopedinin ilgili maddelerine bırakılarak, divan şiirindeki rolleri, divan şiirine ge­tirdikleri ve estetik mahiyetleri bakımın­dan toplu ve mukayeseli olarak değerlendirilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder