Abdurrahmân
Fiziğin
Ünlü ilim târihçisi Aldo Mieli, Bîrûnî’nin ve
Madde Bîrûnî’ye
göre göre ölçüm
æææææææææææææææææææææææææ
Altın19.2619.0519.26
Demir7.827.747.79
Bakır8.928.838.85
Yâkut3.753.603.52
Zümrüt2.732.622.73
Kuvarts2.532.582.58
Kalay11.4011.2911.35
İnci2.732.622.75
Yine
Hâzinî, ışığın kırılma prensiplerini de inceledi ve gök küreye temâs eden güneş ışınlarının dünyâya doğrudan doğruya dik olarak değil de kırılarak ulaştığını söyledi. Ayrıca, yer çekimi konusu üzerinde araştırmalarda bulundu. Birçok ilmî deneyler yaptı ve sonunda bütün cisimlerin yer kürenin merkezine doğru, bir câzibe kuvveti (gravitasyon) ile çekildiklerini gösterdi. Cisimlerin bu çekilme kuvvetinin farklı oluşunu da, düşen cisim ile çekim merkezi arasındaki mesâfeye bağlı olduğunu söyledi. Bîrûnî’nin yaptığı araştırmayı geliştirerek, kütleler arasındaki çekim prensibini ortaya koydu. Bu konuyu eserinde şöyle anlatır: “Kuvvet, hacim, şekil ve âlemin merkezinden uzaklık bakımından birbirinin aynı olan cisimlerin ağırlıkları birbirlerine eşittir. Dünyânın merkezine muayyen uzaklıktaki ağırlığı belli olan her cismin, dünyânın merkezine olan uzaklığının farklılığına göre ağırlığı da farklıdır. Dünyânın merkezine olan uzaklık arttıkça, ağırlık da artar, yaklaştıkça hafifler. Bu sebeple bir cismin ağırlığının diğer cismin ağırlığına nisbeti, onların dünyânın merkezine olan uzaklıklarının nisbeti gibidir.” Görüldüğü gibi yer çekimini Newton (1665) değil, ondan beş yüz elli sene önce yaşayan iki İslâm âlimi keşfetmiştir. Batılılar, ilmî ahlâka aykırı olarak Müslümanların her buluşunu kendilerine mâl ettikleri gibi, yer çekimini de kendi ilim adamlarının bulduğu iddiâsındalar. Hâzinî, vardığı bütün bu ilmî netîceleri, tamâmen ilmî deneyler ve mukâyeselere dayandırıyordu. Bu özelliğinden dolayı Hâzinî’ye; “Dinamik ve Hidrostatiğin üstâdı, öncüsü ve Akışkanlar Mekaniğinin ve Gravitasyon prensibinin kâşifi” ünvânını vermek gerekir.
Eserleri:
1. Ez-Zîc-ül-Mu’teber-il-Sencerî: Merv şehrindeki rasathânesinde yaptığı astronomik gözlemler sonucu hazırladığı bu eserini, Sultan Melikşâh’ın oğlu Sultan Sencer’e sundu. Eserinde, bütün gezegenlerin gözlem sonuçlarını, pozisyonlarının hesaplanmasını yaptı. Güneş ve ay’ın pozisyonlarını hesapladı. Sonraki asırlarda Kutbüddîn Şîrâzî’nin çalışmalarına zemin hazırladı. Bu eserini hazırlarken, Hüsâmeddîn Sâlar ve Envârî adlı iki ilim adamıyla çalışarak gözlemler yaptı. Ayrıca bu eserinde, Merv şehri enlemine göre yıldızların durumları hakkında da bilgi vermektedir.
2. Kitâb-ül-Âlât-il-Acîbeti: Bu eserinde rasad âletleri üzerinde durmakta ve astronomi nazariyesini ortaya koymaktadır.
3. Kitâbu Mîzân-il-Hikme: Bu eser sekiz ciltten meydana gelmiştir. Her ciltte ayrı konular ele alınmaktadır. Birinci ciltte; hidrostatik konuları, ikinci ciltte muhtelif yoğunluk hesaplamaları, üçüncü ciltte yerçekim nazariyeleri, dördüncü ciltte Arşimed ve Menelaos’un hidrostatikle ilgili görüşleri, beşinci ciltte muhtelif maddelerin ağırlık ölçümleri, altıncı ciltte muhtelif cisimlerin yoğunluklarının hesaplanması, yedinci ciltte muhtelif konularda kendi buluşlarına âit örneklerin incelenmesi, sekizinci ciltte ise astronomi ile ilgili konular anlatılmaktadır.
Hâzinî’nin beş eseri M.Khanikov tarafından kısmen incelenmiş ve İngilizceye tercüme edilerek Amerika’da New Haven’de 1859’da neşredilmiştir.
Eserlerini inceleyen bilim adamları hayranlıklarını ifâde ve îtirâf etmekten kendilerini alamamışlardır. Fizik konularındaki buluşları, günümüzün modern üniversitelerinde incelenmekte olup, sâhasına ışık tutmaktadır. Bilim Târihi otoritelerinin çoğu, Hâzinî’nin bütün asırların fizik üstâdı olduğunu, İbn-i Sînâ, Bîrûnî ve İbn-i Heysem gibi üstatlarını bu sâhada geride bıraktığını kabul etmektedirler.
Hâzinî, Mîzân-ül-Hikme’sinde, düşmekte olan cismin sürati, aldığı mesâfe ve geçen zaman arasındaki münâsebet (ilişki) üzerinde de geniş inceleme ve araştırmalarda bulundu. Onun tesbit edip incelediği bu mühim münâsebet, çıkan mühim ilmî prensip ve denklemler, batılı bilim adamlarına (meselâ Galileo, Keppler ve Newton) mâl edilmektedir ki, bunun apaçık bir hatâ ve yanlışlık olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır. İşin doğrusu şu ki, Abdurrahmân Hâzinî’nin bu pek mühim eseri, orta çağlarda batı dillerine tercüme edilmiş, onun ilmî görüşlerinden Avrupa ilim çevreleri ziyâsiyle istifâde etmişlerdir. Bilim târihçisi G.Sarton, Hâzinî’nin Mîzân-ül-Hikme’sini, ortaçağlar İslâm dehâsının en önde gelen eseri olarak vasıflandırmakta ve o devir dünyâsı için eşsiz bir eser saymaktadır.
4) Câmi-üt-Tevârîh, 5) Kitâbün fil-Fecri veş-Şafak, 6) Kitâb-üt-Tefhîm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder