HOCA MESUD



Farsçadan yaptığı Süheyl ü Nevbahâr ve Ferhengnâme-i Sa'dî adlı tercümeleriyle tanınan XIV. yüzyıl Türk şairi.


Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Babasının adının Ahmed olduğunu bizzat kendisi kaydeder. Süheyl ü Nevbahâr adlı eserini 1350 yılında kaleme aldığı sırada artık çağının geçmiş ve kocamış bulunduğunu söylemesi bu tarihte ileri bir yaşta olduğunu gösterir. Öte yandan Şeyhoğlu Mustafa'nın 1400'de tamamladığı Kenzü'l-küberasında onu rahmetle anmasına dayanarak XIV. yüzyılın ikinci yarısında öldüğü söylenebilir. Âşık Çelebi Meşâirü'ş-şuarada I. Murad devrinden bahsederken adının Ahmed olduğunu ve Süheyl ü Nevbahâr'ın manzum tercümesini meydana getirdiğini kaydeder.

 J. H. Mordtmann, Farsçadan yaptığı tercümelerle tanınması ve Süheyl ü Nevbahâr'da olduğu gibi Kelîle ve Dimne tercümesinde de Farsça için "tat dili" ifadesinin kullanılmasından hareketle Hoca Mesud'un, Aydınoğlu Umur Bey adına Kelîle ve Dimne'yi Farsçadan tercüme eden Kul Mesud'la aynı kişi olabileceğini söylemiş, Süheyl ü Nevbahâr'da bahsettiği Musevî, Ermeni ve Frenkler'i İzmir'de görmüş olması ihtimali üzerinde durarak Aydınoğulları sarayında yaşamış olabileceğini ileri sürmüştür. Diğer araştırmacılar ise kendisi için hiçbir zaman "kul" lakabını kullanmayan Hoca Mesud'un kimseye eser sunma âdetinin bulunmadığını ve Kul Mesud ile kıyas edilmeyecek derecede yüksek bir şair olduğunu söyleyerek bu görüşü reddetmişlerdir.


M. Fuad Köprülü, Hoca Mesud'un Germiyan Beyliği'nde yaşayan XIV. yüzyılın ünlü şairi Şeyhoğlu'nun hocası olması ihtimalini dikkate alarak onun da Germiyan'da yaşamış olabileceğini ileri sürer. Tahsin Banguoğlu ise Hoca Mesud'un Bursa ve Konya gibi büyük şehirlerden uzak bir yerde hayat sürmüş olabileceği kanaatindedir. Kilisli Muallim Rifat Ferhengnâme-i Sa'dî Tercümesi neşrinde onu Emsiletü't-tasrîf ve Kitâbü'l-İnbisât müellifi Şeyh Mes'ûd b. Osmân-ı Gülşehrî ile birleştirmek istemiş, ancak Mordtmann'ın Süheyl ü Nevbahâr neşrinden sonra bu görüşünden vazgeçmiştir.
Hoca Mesud'un herhangi bir hükümdarın himayesine girdiğine veya ona eser sunduğuna dair bilgi mevcut değildir. Muhtaç da olsa bir şah katında yüz kızartmaktan uzak kalacağını ifade etmesi onun başkalarına minnet etmekten hoşlanmadığını göstermektedir. Büyük kimselerin soyundan geldiğini, kendisinin ise onların yolunda gitmediğini söyleyen Hoca Mesud ataları hakkında bilgi vermez.


 Eserlerinden İran edebiyatını yakından tanıdığı, Farsça ve Arapçayı iyi bildiği anlaşılmaktadır. Şâh-nâme'den Süheyl ü Nevbahâr’a aldığı beyitler, ayrıca Bostân'ı tercüme etmesi Firdevsî ile Sa'dî-i Şîrâzî'ye hayran olduğunu göstermektedir. Şeyhoğlu'nun Kenzü'l-küberâ'da "üstat" ve "hoca" diye bahsettiği Hoca Mesud'un eserlerinden seçtiği beyitlerle fikirlerini desteklemek istemesi, onun kendisinden istifade edilebilecek bir şahsiyet ve saygı duyulan bir âlim olduğunu ortaya koyması yanında Şeyhoğlu'nun hocası olma ihtimalini de kuvvetlendirmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder